19 Ocak 2018 Cuma





9 Bilim Destekli Zayıflama İpuçları

🏃‍♂️🏃‍♀️🏂🏌️‍♂️🏌️‍♀️🏄‍♂️🚣‍♂️🏊‍♂️🏋️‍♂️
🏋️‍♀️
Kilo vermek hem zihinsel hem de fiziksel olarak zordur. Yeni bilim, vücudun önemli miktarda kilo vermeye başladığında, geri kazanmak için şiddetle savaşır olduğunu gösteriyor.
Ancak, biyolojik barikatlara rağmen, birçok kişi kilo vermekte ve uzun vadede bunu durdurmada başarılıdır. Ama nasıl? Yeni Zayıflama bilim bilimsel araştırmasının bir parçası olarak
1 )-
Sodayı kesin
"Sütünüzü doldurmayan boş kaloriler verdikleri için şekerli içeceklerden kaçının. Şeker, göbek yağını üretmek için karaciğere benzersiz şekilde etki edebilir. "
-Dr. Dean Schillinger, California Üniversitesi Şefi, San Francisco Genel Dahililendirme Bölümü
2 )-
Kalori odaklanmayın
"Yiyeceklerin hormonlarımızı ve metabolizmamızı nasıl etkilediğini göz ardı ettiği için" kalorili kalori, kaloriyi dışarı çıkarma "yaklaşımı başarısız olur. Yiyecek kalitesine dikkat edin. "
-Dr. David S. Ludwig, Harvard Tıp Fakültesi'nde beslenme profesörü









3)-
Basit tutun
"Basit bir mesaj, sağlıklı bir diyet yemek etmek ve daha ılımlı ve güçlü fiziksel aktivite yapmaktır. Meydan okuma, bizi sürekli olarak yanlış yönde itiyor gibi görünen bir ortamda nasıl gerçekleştirileceğiz. "
-Dr. Stephen R. Daniels, Çocuk Hastanesi'nde çocuk doktoru başkan yardımcısı Colorado
4)-
Hedef ağırlığınızı ayarlayın
"Sağlığınıza ulaşmayı ve iyileştirmeyi ve psikolojik olarak" mutlu kilo "ya ulaşmayı unrealistic 'ideal' ağırlığa ulaştırmayın, bu kilo çoğu için ulaşılması imkansız olabilir "
-Dr. Jaideep Behari, Pittsburgh Üniversitesi Tıp Fakültesi doçent profesörü
5)-
Değişiklik yapma taahhüdü
"İnsanlar, yaşama biçiminde kalıcı değişiklikler yapmaya hazır ve istekli olan birinin zihniyetini kazanmalıdır. Bir takım tedaviler kişiden çok fazla çaba sarf etmeden kısa süreli kilo kaybı oluşturabilir, ancak uzun süreli kilo kaybına izin vermezler. "
-Dr. Mayo Clinic'teki obezite araştırmacısı Michael Jensen
6 )-
Lezzetli yemek yiyin
"Açlık çeken ve iyi beslenen bir programa ihtiyacınız var, bu nedenle diyet gibi hissetmezsiniz. Açlık erozyona neden olur ve çoğu diyetin başarısız olmasının nedeni budur. "
-Susan B. Roberts, Tufts Üniversitesi'nde beslenme profesörü ve iDiet'in kurucusu
7 )-
Recruit support
" Yapışkan küçük değişiklikler yapın, değişiklikler yapın ve olumlu tutun."
-Dr. Dell Çocuk Sağlık Merkezi'ndeki çocukluk çağı obezite merkezinin sağlık müdürü Stephen Pont
8)-
Eğitim
"Suçlu bireylerin kötü seçimleri değil. Kalori her yerde bulunan toksik gıda ortamıdır. Yemek ortamı değişene kadar herkes tükettiği kalorilerin, özellikle içeceklerden, tatlılardan ve diğer kalorili yoğun gıdalardan haberdar olmalıdır. "
-Dr. Lawrence J. Appel, Johns Hopkins Üniversitesi'nde Welch Önleme, Epidemiyoloji ve Klinik Araştırmalar Merkezi Direktörü
9 )-
Şefkatle arkadaş olun
" Birisi neredeyse istedikleri her şeyi yiyebilir, ancak bölümün boyutu uygun olmalıdır. Örneğin, porsiyon boyutunu yarıya indirmek için bir akşam tabağı yerine bir salata plakası üzerinde akşam yemeği yiyin. "
-Melinda L. Irwin, Yale Halk Sağlığı Yüksekokulu epidemiyolojisi profesörü

16 Ocak 2018 Salı


2018 yılının tüm insanlığa huzur ve barış getirmesini dilerim 


2017 yılının son günlerini geride bıraktığımız şu günlerde geriye dönük bir yıl da acı ve güzel günler geçirdiğimizi gördüm ailemiz katılan atlasımızın 1 yaşına bastığı gördük sonra Amerika dan kardeşim Adem kızı Lexa torunları peri ve gılly geldi 20 gün onlarla birlikte İstanbul-Giresun ve yaylalar oradan Ürgüp-Göreme-Konya-Denizli-Pamukkale-Didim-Kuşadası-İzmir-İstanbul da iyi ve güzel anılarımız oldu arada kötü günlerimiz de oldu ama ben hayata hep iyi yönünden bakmak istiyorum tanrı bize cennet gibi bir vatan vermiş ben ve eşim o güzelliklerden faydalandık güzel yerler gezdik yıl boyu güzel arkadaşlar tanıdık dostluklar kurduk o güzel insanlarla neden görmeden deve kuşu gibi kafamızı kuma gömerek bu dünyadan ebedi aleme geçelim Tanrının vaat ettiği cennet'i aslında Dünya da yaratmış ama bizler yani insanoğlu el birliği ile yok etmeye çalışıyoruz betondan kentler yapıyoruz sonra o kentleri kimysal ilaç ve silahlarla insanları birbirine düşman ederek yok ediyoruz yakıp yıkıyoruz fakir ve eğitim seviyesi düşük ülkelerin içinde yaşam mücadelesi veren insanları birbirine düşman edip kardeşi kardeşe kırdırıyoruz neden ve niçin ortalama bir insan ömrü 70-80 yıl bu süre içerisinde bir arada yaşamayı,paylaşmayı sevgiyi barışı neden yaşamıyoruz memleketimizin büyükleri nedir hırsınız hiç kimse ölümsüz değil enin de sonun da seni de beni de o 2 metrelik çukura sokacaklar nedir bu azamet kibir kendini beğenmişlik insanları ötekinden berikinden diye ayırmak neyi paylaşamıyorsunuz insanların beyinlerini yalan yanlış bilgilerle doldurup hayatı zehir ediyorsunuz düzelir mi bu dünya düzeni kabil'in habil'İ kıskançlık nedeni ile öldürmesinden beri devam ediyor gelecek mi insanların hepsi okumayı ve dinlemeyi bilirse belki düzelir sen ne yapıyorsun dersen ben düşünüyorum,okuyorum,hayatımın geri kalanını sevdiğim insanlarla mutlu geçirmeye çalışıyorum hayatımız da tabi ki üzüntüler ve acılar olacak ama her şeyi yaratan Tanrı nın varlığını unutmadan onun verdiği nimetlere şükrederek tüm insanların bir gün barış içinde yaşayacağı umudu ile yeni bir yılın gelişini 2018 iyi dilekler ve temenni karşılayıp inşAllah bu yılın sevdiklerime dostlarıma,akrabalarıma ve insanlığı huzur ve mutluluk getirmesini dilerim..
Necdet KONYA













2018 yılının tüm insanlığa huzur ve barış getirmesini dilerim

2017 yılının son günlerini geride bıraktığımız şu günlerde geriye dönük bir yıl da acı ve güzel günler geçirdiğimizi gördüm ailemiz katılan atlasımızın 1 yaşına bastığı gördük sonra Amerika dan kardeşim Adem kızı Lexa torunları peri ve gilly geldi 20 gün onlarla birlikte İstanbul-Giresun ve yaylalar oradan Ürgüp-Göreme-Konya-Denizli-Pamukkale-Didim-Kuşadası-İzmir-İstanbul da iyi ve güzel anılarımız oldu arada kötü günlerimiz de oldu ama ben hayata hep iyi yönünden bakmak istiyorum tanrı bize cennet gibi bir vatan vermiş ben ve eşim o güzelliklerden faydalandık güzel yerler gezdik yıl boyu güzel arkadaşlar tanıdık dostluklar kurduk o güzel insanlarla neden görmeden deve kuşu gibi kafamızı kuma gömerek bu dünyadan ebedi aleme geçelim Tanrının vaat ettiği cennet'i aslında Dünya da yaratmış ama bizler yani insanoğlu el birliği ile yok etmeye çalışıyoruz betondan kentler yapıyoruz sonra o kentleri kimysal ilaç ve silahlarla insanları birbirine düşman ederek yok ediyoruz yakıp yıkıyoruz fakir ve eğitim seviyesi düşük ülkelerin içinde yaşam mücadelesi veren insanları birbirine düşman edip kardeşi kardeşe kırdırıyoruz neden ve niçin ortalama bir insan ömrü 70-80 yıl bu süre içerisinde bir arada yaşamayı,paylaşmayı sevgiyi barışı neden yaşamıyoruz memleketimizin büyükleri nedir hırsınız hiç kimse ölümsüz değil enin de sonun da seni de beni de o 2 metrelik çukura sokacaklar nedir bu azamet kibir kendini beğenmişlik insanları ötekinden berikinden diye ayırmak neyi paylaşamıyorsunuz insanların beyinlerini yalan yanlış bilgilerle doldurup hayatı zehir ediyorsunuz düzelir mi bu dünya düzeni kabil'in habil'İ kıskançlık nedeni ile öldürmesinden beri devam ediyor gelecek mi insanların hepsi okumayı ve dinlemeyi bilirse belki düzelir sen ne yapıyorsun dersen ben düşünüyorum,okuyorum,hayatımın geri kalanını sevdiğim insanlarla mutlu geçirmeye çalışıyorum hayatımız da tabi ki üzüntüler ve acılar olacak ama her şeyi yaratan Tanrı nın varlığını unutmadan onun verdiği nimetlere şükrederek tüm insanların bir gün barış içinde yaşayacağı umudu ile yeni bir yılın gelişini 2018 iyi dilekler ve temenni karşılayıp inşallah bu yılın sevdiklerime dostlarıma,akrabalarıma ve insanlığı huzur ve mutluluk getirmesini dilerim..

Necdet KONYA













DENİZİN DALGASINA OLAN ÖZLEMİM..
Denizi seviyorsan, dalgaları da sevmelisin Korkarak bakarsan dalgalara sanki anlarlar senin korktuğunu dağlar gibi gözükürler gözüne..
Ya gördüklerine inanıcaksın ya da yaşadıklarına
Yaşadığın sürece biteviye tekrar eden dalgaların ritmi gibi beyninin içinde çalkanacak duracak ondan ayrılana kadar
Her gece özlemle uyanacaksın ne zaman kavuştuğunu göreceksin dalgaların dans ettiği denizlere...
Özlenir mi hiç fırtınaların oluşturduğu beni serseme çeviren dalgalara.
Özlenir be karanın kara yüzünü çirkinliğini temizlenemeyen pisliklerini.gördükçe özlersin...
Çünkü fırtınalar her çarptığında geminin gövdesine....
Bir biri artına güverteye çıkan dalga önüne katar sürükler..
Ne kadar kirli ve pis birikinti varsa..
Sana tertemiz bir yaşam alanı kalır dalgaların kucağının açtığı meydan da...

Necdet KONYA




BU BİR MÜZİĞİN DEĞİŞİK YORUMU DA OLSA İNSANLARIN KARDEŞLİĞİ ÜZERİNE BİR EZGİ BİR YAZGI İLE ÇIKAN İÇİMİZ DE GÜZELLİKLER..
Bu Video 5 Ocak 2017 de yani bir yıl önce paylaşmıştım aradan geçen süre içerisinde birilerinin bakış açıları değişti mi yoksa hala at gözlüğü takıp olayları ve gelişmeleri tek yönlü görüp yorum yapmaya devam mı ediyorlar bilemem ama o tarih de aşağıdaki açıklama yapmayı gerek duydum o tarih de grubu ve kişiyi belirtmemiştim amma grubun ve olumsuz yazan kişinin fikrinin değişeceğini zannetmiyorum zaten o kafalar yüzünden Dünya nın 7 kıta sın da Türk bayrağını dalgalandıra şirket-i Hayriye den gelen geçmişini yok olmazdı..
Müziğin dili ortak dır melodisini duyunca her kes kendi dilinde söylese de çıkan seslerin uyumunun ayni olduğunu görürsünüz farklar yorum farkı ve çeşitlilik kulağa hoş gelen ezgi ve ritimlerdir her yörenin kendine özgü bir müziği olsa da ayni müziğin dünyanın bir başka ülkesinde veya kültürel bağlarının kopmadığı birbirne karıştığı komşunun evinde söylenip dinlendiğini görürsün aynı çoşku ile söyleyip bedensel diline yani oyuna dökersin ritimlerini bu bir paylaşım zevkidir
Tanrı insanları yarattığında Dünya yüzeyinde bin bir türlü güzellik de tabiat ananın için de göller,nehirler,dağlar,tepeler,ormanlar,denizler ve milyonlarca bitkiden yetişen yiyecek vermiş faydalanın diye akıl vermiş nefis vermiş aşk vermiş sevgi vermiş..
kalp vermiş birbirimiz sevip saygı duyarak kardeşçe yaşamayı verilen nimetler şükran duygularımızı ifade etmemizi bunu ağzımızdan çıkan sözcüklerin nağmeleri ile ifade etmeyi öğreti haline getirmeyi tavsiye edici bir sürü kanıt göndermiş insanlara birbirinizin boğazına sarılın kavga edin bir birinizi öldürün dememiş bu dünya da at gözlüğü takıp sadece yarın hayatın sona erecekmiş gibi sadece bana ibadet edin diye insanlığa bir yaptırımı olmamış ama onun adını kullanarak menfaat ve maddi gelir sağlayan insanoğlunun bazılarının yönettiği ve yönetilenin olduğu topraklar da Tanrının dedikleri değil de o menfaat gruplarının yalanları yüz yıllardır insanlar bu Dünyanın güzelliklerin den ve nimetlerinden eşit payı almadan yaşamı acılar ve karanlıklar için de yaşarak son buluyor ne için vaad edilen cennet için peki bu anlatılan cennetin ayni özelliklerini taşıyan dünya da ki nimetlerinden faydalanan bu menfaat gruplarının senin faydalandırmamak için neden ısrarla vaad edilen cennet analatıp bunları şunları yapmasan sonun cehennem de yanmak ve acı görmek diye bilinçlenmemiş insanlar üzerinde baskı yapıyor kendisi bir eli balda bir eli yağda yedi önünde yeğmediği arkasında Dünya nimetlerinden faydalan zengin müslüman ülkelerin insanları Dünya da açlık dan milyonlarca insan ölürken kendi zevki sefasını sürdürdüğü bu Dünya dan öbür tarafa gittiğinde vaad edilen cennet faydalanacağını neden sorgulamıyorsun de şurada ağız tadı ile değişik bir ezgi ile insanların ruhuna hitap eden bir müzik yapanları ve onu dinleyip beğenenleri sorgulamayı ve ayıplama gereği duyabiliyorsan Sanat insanların için de var olan güzelliklerin bazen melodiye
bazen bir tuval de resmetmeye gördüğümüz ve göremediğimiz güzelliklerin uygulanması değil mi*..
Heykeltraşların taş üzerinde akıttığı terin ve emeğin izini
Bir balerinin (gerçi sizlerin felsefesine uymaz ama) kuğu gibi süzülerek yaptığı dansı..
Bir tiyatro eserinin sahnede insanlara canlı olarak sunulması
Bir caz sanatçısını,bir opera sanatçısının sesinde çıkan ahenk den anlayabilirmisin diye soracağım ama nafile olacak..
Örnekleri çoğaltmak hepsini anlatmak istesem de bu kafa da olanların anlayacağını zannetmiyorum yoksa ülkemizin için de bulunduğu yakın çağ da 21 Yüzyıl da yönetimlerin uygulama ve faaliyetini gördükçe umutsuzluk sarıyor ama ülkemin bir yerlerinden yeni nesil içerisinden bilim ve ilim dalında insanların Atatürk ve onun değerlerine sahip çıktıklarını görünce hala her şey bitmemiş bu ülkede güzel insanların sayesinde ileride daha iyi olacağız diye ümidim var..
Necdet KONYA








DENİZ FENERİ
Deniz fenerlerini sadece parlayan bir cansız cisim zannetme
Deniz Fenerin de ruhu vardır, temiz, saf ve güçlü olduğunu hissettirir ışığının gücü ile ...
Bazen çok yakın bazen çok uzak karanlığı delen ışığı ile aydınlatır, 
Denizin fırtınası içinde dev dalgalarla boğuşan bir gemiye,bir tekneye,bir filikaya.bir sandala
Deniz tanrısı poseidon'un ruhunun derinliklerine ulaştırır...
ışığının içinde sevdiklerinin şarkısını saklar dinlesinler görsünler ışığımı izlesinler diye..
Zannetme sakın sadece bir ışık veren bir yuvarlak cansız kuledir
Yerinde bir cankurtaran yerinde bir tehlikenin habercisi sevdalıların ve sevdiklerini özlemle bekleyenlerin yolunu aydınlatıp ışığının ruhunu veren cana can verendir
O...bir deniz feneridir denizleri,gökleri,karaları aydınlatan..
Necdet KONYA



🌺Günaydın.dostlarım🌺
🏔️Günaydın güzel şehirlerim🏙️
Bir şehri sevdim mi zannediyorsun öbürü kırılır diye?
Benim olsun demedim ki ! taşını toprağını bir gün bırakıp gideceğiz diye bağlanamadığım şehrime...
Sevdim dedim ya! köyümün tepesinden akşam kızıllığının dağların uzantısının denize kavuştuğu yosun burnuna...
Gönlüm gibi akıp giden şu derelerin,çayların nehirlerin bir önce ulaşmak istediği Kara bir denize
Kümbet ve bektaş yaylasını Paşa konağı ve Kulakkaya ormanını
sis dağını ve ambar dağını
şu kara denizi bile özler olduk
Doğanın yeşilini,göğün mavisini özler olduk beton bloklar içinde
Benim olsun demedim ki doğduğum topraklar dan ayrılırken
Hayatın dişli çarklarının içinde övüten bir değirmen taşının dönüp biz un ufak ettiği şehirlere geldik hepimiz
Bu şehri çok sevdiğimi zannettim geldiğim de oysa mecburiyet den buradasın gerçekliğini unutarak..
Her yıl diğerinden daha fazla beton denen nesnenin yok ettiği yedi tepeli yeşil şehrimin yok olmasını izliyorum gözlerim yaşlı
Hep birisi gelecek kurtaracak diye bekliyoruz
Yine seni beni en güzel yerinden yakalayacağını bizleri mutlu edeceğini ...
İnatla,umutla,dirençle yeni günleri bekliyoruz dostlarım
Doğanın yeşilini ,
Denizin mavisini
Dağların aklaşmış tepelerinden derelere,nehirlere karışan buz gibi suları olan şehirlerimi geri istiyorum ..
Umudumu hiç kaybetmeden
Necdet KONYA






İzmir sevdalısı Kırkalı Hoca ayrılırken bakın neler söylemiş memleketimiz ve insanlarımız ne hale gelmişler …😮🤔☹️😢
“ Hayatım boyunca üroloji kanseriyle uğraştım. Tüm dünyaya ameliyat öğretiyorum. 40 ülkenin misafir profesörüyüm. Bu kararıma, sağlık alanında yaşananlar etkili oldu. Ülkemde doktorlara ‘para taciri’ olarak bakılıyor. Dayak yiyor, tartaklanıyor, taciz ediliyor… Hastanede yapamadıklarım için muayene açtım, dünyanın dört bir yanından hasta geldi. Buna karşı geldiler. Potansiyelim minicik oldu. Üniversitede ‘emekli oldu, çalışmıyor’ dedikodusu çıkarıldı… Demek ki ülkem, üniversitem benden faydalanmaya gerek görmedi. Gün gelir çağırılırsam; o gün koşa koşa Türkiye’me dönerim”
Dedi ve gitti.

Doktor Ziya Kırkalı.
Hacettepe Tıp mezunu.
İskoçya Glascow, İngiltere Cambridge Üniversitelerinde öğretim üyeliği yaptı.
İzmir’e döndü… 1994’de profesör oldu.
Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi’nde üroloji kliniğini kurdu.
Bağırsaktan mesane yaptı, tarihe geçti.
*
Böbrek kanseri tedavisinde yöntem geliştirdi.
Avrupa Kanser Araştırmaları Kurumu’na 6 yıl başkanlık yaptı.
Dünya Onkolojik Araştırma Derneği başkanlığına seçildi.
Avrupa Üroloji ve Onkoloji (kanser) okulunda dersler veriyor.
Birçok uluslararası ödül kazandı.
Amerika’da hiç eğitim almadı. Amerika Üroloji Derneği komitesine başkan ilan edildi.
*
Yine bir gün…
Cep telefonundan aradılar.
Amerikan Ulusal Sağlık Araştırmaları Enstitüsü’ne davet ettiler.
Birlikte çalışmak istediklerini, isteğin Beyaz Saray’ ın (ABD Başkanı Barac Obama’nın isteği) olduğunu bildirdiler.
Washington’da 20 ayrı mülakattan geçirdiler.
Sonuçta…
54 yaşındaki Kırkalı, Amerika’nın en iyi 10 doktorunu geride bıraktı ve seçildi.
*
ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü, dünyanın en büyük bilimsel topluluğu olarak biliniyor.
Prof. Kırkalı, burada bilimsel danışman olarak görev yapacak.
Bölümü için ayrılan 1 milyar doları yönetecek.
Obama dâhil, en üst düzeydekilerin doktorluğunu yapacak.
Her türlü bireysel refahı sağlanacak.
ABD’li senatörden fazla maaş alacak.
*
İzmir sevdalısı Kırkalı Hoca ayrılırken…
“ Hayatım boyunca üroloji kanseriyle uğraştım. Tüm dünyaya ameliyat öğretiyorum. 40 ülkenin misafir profesörüyüm. Bu kararıma, sağlık alanında yaşananlar etkili oldu. Ülkemde doktorlara ‘para taciri’ olarak bakılıyor. Dayak yiyor, tartaklanıyor, taciz ediliyor… Hastanede yapamadıklarım için muayene açtım, dünyanın dört bir yanından hasta geldi. Buna karşı geldiler. Potansiyelim minicik oldu. Üniversitede ‘emekli oldu, çalışmıyor’ dedikodusu çıkarıldı… Demek ki ülkem, üniversitem benden faydalanmaya gerek görmedi. Gün gelir çağırılırsam; o gün koşa koşa Türkiye’me dönerim”
Dedi ve gitti.
*
Sevinir misin?
Üzülür müsün?
Türkiye adına…
Gururu dünyaya bedel.
Sözleri kanserden beter!

DEVİR ÖYLE HIZLA DEĞİŞİYOR Kİ MİLLİ DEĞERLERİMİZ BİR BİR YOK OLUYOR
BİRER BİRER UNUTTURUYORLAR MENKİBELERLE,ŞEYHLERİN,MOLLARIN HURAFELERİ İLE İNSANLARIN YILLARDIR BEYİNLERİNİ YIKIYORLAR
OKURSAN SORARSIN
SORARSAN ÖĞRENİRSİN
ÖĞRENİRSEN YAPARSIN
YENİ KURULAN TÜRKİYE CUMHURİYET TEZ ZAMANDA BU KADAR NASIL GELİŞTİ
KÖY ENSTİTÜLERİNDEN MEZUN OLANLARIN SAYESİNDE
GELİŞMİŞTİ
AMA MALASEF MADDİ MENFAATLERİ İÇİN YOK ETTİLER..
İŞTE İBRETLİK BİR ANLATIM TABİ SONUNA KADAR OKUYAN OLURSA GERÇEKLERİ ANLAYACAKLAR AMA ÇOĞU KİŞİ OKUMAYACAK...
ONDAN SONRA DA NİYE BU DURUMDAYIZ DİYE SORMA
Arabamız su kaynatmasa durmayacaktık, o sıcak yaz günü Balıkesir'in
Savaştepe ilçesinde. Yola çıkmadan önce arabaya bakım yaptırmış, hararet
sorunu olduğunu söylememe rağmen arıza bulamamışlardı. Dağda su
kaynattıktan sonra motorun soğumasını bekleyip ancak Savaştepe'ye
kadar gidebilmiştik.
Birlikte yolculuk ettiğim eşim ve kızımın da canı sıkkındı. Günlerden
pazardı ve her yer tatildi. Sanayi sitesinde arabaya baktıracak
birilerini aradık, bulamadık. Can sıkıntısı ve çaresizlik içinde
söylenirken tamirci aradığımızı duyan birileri aracılığıyla tanıştık;Hüseyin amcayla.
Elinde küçük bir alet çantası vardı. Yardımcı olmak istediğini
söyledi.
Motora yaklaştı, sesini dinledi. Kontağı kapatıp tekrar açtı. Hiçbir yere
dokunmadan uzun uzun motoru ve çalışmasını izledi. "motorun soğutma sisteminde sorun görmediğinden" söz etti.
Bir süre daha bakındı.
Sonra"buldum galiba" diye haykırdı.
"Her şey normal görünüyor ve su kaynatıyor ise araba su eksiltiyor demektir.
Muhtemelen kalorifer peteği delinmiş, su kaçırıyordur. O takdirde döşemelerin ıslak olmalı" dedi.
Gerçekten de onca uzmanın çalıştığı servisin bulamadığı
sorunu kısa sürede görmüştü.
Arabanın kalorifer sistemi su kaçırıyor eksilen soğutma suyu yüzünden araba hararet yapıyordu.
Kalorifer sistemini devre dışı bırakıp geçici
bile olsa su kaçağını önleyip sorunu çözdü, Hüseyin amca.
Teşekkür edip borcumu sordum. Arabanın camındaki tıp armasını gösterdi;
- Doktor musun?
- Evet.
- Bizim hanımın yıllardır geçmeyen ağrıları var. Gelip bakarsan
ödeşiriz. Ben de hanıma doktor götürmüş, gönlünü almış olurum. Hem de çayımızı içer soluklanırsınız.
Hep beraber, Hüseyin amcanın evine gittik. Tek katlı bahçeli şirin bir evdi.
Hanımının şikayetlerini dinleyip, muayene ettim. Çoğu yaşlılığa ve
menopoza bağlı yakınmaları için tavsiyelerde bulunup iki de ilaç yazdım.
Kadıncağızın yüzü güldü. Teşekkür etti. Çay hazırlamak için izin istedi.
Bu arada ilkokul çağındaki kızım boş durmuyor odaları karıştırıyordu. Birşey kırıp dökmesin diye yanına gittiğimde
evin bir odasının duvarlarının kitapla dolu olduğunu gördüm.
Şaşkınlığım daha da artmıştı.
Muhabbet ilerleyince, tamirci sandığım Hüseyin amcanın gerçekte emekli
ilkokul öğretmeni olduğunu 39 yıl devlet hizmetinde Ege'nin köylerinde çalışıp emekli olduktan sonra Savaştepe'ye
yerleştiğini anlattı.
Çocuklarının okuyup büyük şehre gittiğini burada hanımıyla baş başa yaşadığından dem vurdu.
- Neden buraya yerleştin?
- Ben okumayı, yazmayı, hayatı burada öğrendim. Sizler bilmezsiniz, unutuldu gitti.
Ben Savaştepe köy enstitüsünün ilk mezunlarındanım. Hasan
Ali Yücel maarif vekili iken ilk köy enstitüsü burada açıldı. Burada öğrendim ben hayatı,
bir şeyler öğretmenin nasıl mutluluk verdiğini.
Ayrılamadım buralardan.
- Peki bu tamircilik işi nereden çıktı?
- Dedim ya, bilmezsiniz sizler, köy enstitüsü mezunu olmanın ne demek olduğunu?
O zamanın okulları sanırsınız. Halbuki orada bu toprağın
çocuklarına okuma yazmanın yanı sıra çiftçiliği, hayvancılığı, inşaat yapmayı, yemek yapmayı, bozulanları tamir etmeyi,
örgü örmeyi hatta az buçuk hekimlik yapmayı bile öğrettiler.
Hayatı öğrendik ve öğretmen olup hayatı öğrettik çocuklara.
- Yani elinizden çok iş geliyor.
- Köy enstitülerinde bilmeyi, öğrenmeyi, düşünmeyi soru sormayı,aklını kullanmayı öğretiyorlardı.
Zaten bu yüzden yaşatmadılar ya...
Bu arada çaylar geldi. Çayın yanında ekmek peynir ve zeytinden oluşan
kahvaltı da hazırlamıştı Hüseyin amcanın hanımı. Emekli olduktan sonra
zeytinciliğe başladığını sofradaki zeytinin de kendi ürünleri olduğundan
söz etti.
- Zeytinin hikmetini bilir misin? Meyveleri ile karnımızı doyurmuş, yağını çıkarmışız.
Kandillerde yakıp aydınlanmışız, odunu ile ısınmışız.
Giderek ona benzemişiz.
- Nasıl yani?
- İnsan da doğanın meyvesi değil mi?
Sofradaki zeytin çanağından aldığı zeytini ışığa doğru tutup;
- Doğup büyüdüğünde zeytin tanesi gibi acı, yeşil bir meyve insan.
Çoğunu sıkıp yağını çıkarıp posasını da sabun yapıyoruz. Yani heba olup
gidiyor. Bir kısmını sofralık ayırıyor selede tuza yatırıp acı suyunu
atmasını buruşup bu hale gelmesini sağlıyoruz. Veya salamura yapıp
olduğundan daha şişkin gösterişli hale getiriyoruz. İnsanlara da
böyle yapmıyor muyuz? Okullarda okutup okutup hayata hazırladığımızı sanıyor ya şişiriyor ya da buruşturup
atıyoruz insanları.
"Sizin köy enstitülerinde yaptığınız da böyle bir şey değil miydi" diye soracak oldum. Hanımına baktı gülüştüler.
- Hurma zeytini bilir misin?
- Bilmem. Hiç duymadım.
- Egenin bazı yerlerinde olur. Ağaç aynı ağaçtır ama her yıl kasım ayı sonu gibi denizden karaya esen rüzgar ile zeytin
ağaçlarına bir mantar
bulaşır. Bu mantar zeytinin terini giderir, acısını dalında alır.
Dalında olgunlaşır zeytinler. Toplandığında yemeğe hazırdır
anlayacağın.
- Eeee.
- Köy enstitüleri de böyleydi. Dalında olgunlaşan zeytinler gibi
insanları oldukları yerde yetiştirmeye, onların bilgilerini de diğer
insanlara bulaştırmayı amaçlamıştı. Doğup büyüdüğü ortamda
olgunlaştırıyorlardı, insanı. Hayata hazırlıyorlardı .
Sustuğumu görünce. Hanımından boşalan bardakları doldurmasını rica etti.
"işte bu yüzden, öğrendiklerimin zekatını vermek, zeytinin terini
hatırlatmak için buradayım, doktorcuğum, unutulsun istemiyorum" dedi.
Kitaplığından çıkardığı iki kitabı kızıma hediye etti. Vedalaştık.
Arkamızdan bir tas su döküp, uğurladılar.
Dr. Mehmet Uhri
Not: Bu yazı, emekli öğretmen Hüseyin Kocakülah ve Köy Enstitülerine emek verenlerin anısına ithaf olunmuştur.......


NAZIM HİKMETİN HİÇ BİLİNMEYEN BİR YAZISI "Jenşinı Mira”adlı DÜNYA KADINLARI DERGİSİNDE YAYINLANDI
"Bir oğul ve baba olarak ve kendi kişisel tecrübelerime dayanarak insan varlığının manevi-maddi gelişimine kadınların etkisinin ne kadar büyük, erkeklerin etkisi kadar da doğrudan ve yoğun olduğunu biliyorum.
Buna rağmen bugün hâlâ kadınlar, annelerimiz ve kız kardeşlerimiz, eşlerimiz ve kız çocuklarımız, özellikle az gelişmiş ülkelerde köle durumundadır. Ve hatta kanunların hayatın her alanında kadınlara siyasi ve ekonomik eşitliği tanıdığı ülkelerde dahi, binlerce yıllık tarihin eski ataerkil gelenekleri, resmi olmasa da en azından geçmişin zor yok olan bazı kalıntılarında hâlâ hüküm sürmektedir.
Torunlarımın ve onların torunlarının yaşayacağı zamanları; ne yoksulluğun, ne işsizliğin, ne ırkçı ayrımcılığın, ne sınıfsal düşmanlığın bilineceği dönemleri; kadınların ezilmesi dâhil tüm siyasi ve ekonomik baskıların uzak geçmişte sadece bir hatıra olacağı dönemleri mutlulukla düşünüyorum. İnsanlar, şuan içine sıkıştığımız sınırların yok olduğu bir çağda yaşayacaklar. Yaşlanmadan 150 yaşına kadar bir ömür sürecekler. Hatta bu yaşta genç ölecekler.
Kadınlara,erkeklerin bilincindeki efendiliğin ataerkil ruhunun ve aynı şekilde binlerce yıl boyunca kadınlara nüfuz etmiş boyun eğme duygusunun tamamen kökünün kazınacağı geleceğe mutlulukla baktığımı söylemek istiyorum.
Nâzım HİKMET"


Polisten yeni uygulama! Artık aracınız çekildiğinde...diye başlayan yazıyı okuyunca 10 dakikalığına yol üstüne bıraktığınız aracınızın artık çekilmeyeceğini zannediyordum ama maalesef araç çekme işinde devlete arabanızı almak için ödediğiniz para ile 500 km yol gidersiniz aracınıza oluşma ihtimali olan hasarlarda çabası..
Ben beklerdim artık her hadise elektronik kayıt altına alındığına göre bir defaya mahsus aracın bilgileri hatalı park dan uyarı cezası uygulanamaz mı tekrarı halinde aracın çekim işlemleri uygulansa daha adil olmaz mı🤔
GÖRÜNTÜLEYİP, BARKODLU BELGE ALABİLECEK
Artık sürücüler, araçlarının çekildiği otoparkı ve son 5 yılda yaptıkları kazalara ya da kesilen cezalara ait bilgileri, e-devlet uygulaması sayesinde 'anlık bildirim' ile öğrenebilecekmiş.
Sürücüler kendi adlarına kayıtlı aracın herhangi bir kural ihlali neticesi otoparka çekilmesi durumunda, aracın plakası, otopark adı, birim il, ilçe, otopark adresi, otopark telefonu, otoparka çekme nedeni, otoparka çekme tarih ve saat bilgilerine bu bildirim üzerinden ulaşabilecek.

KANAL İSTANBUL AÇILINCA MARMARA DENİZ ÖLÜ BİR DENİZE DÖNÜP KOKACAK MI?
WWF'nin hazırladığı rapora göre Kanal İstanbul Projesi, yalnız devasa bir yatırım değil aynı zamanda yüzyıllara dayanan geçmişinde bugüne kadar İstanbul doğasının karşı karşıya bulunduğu en büyük mühendislik operasyonu olarak görülüyor.
Küresel boyutlara sahip Boğazlar sisteminin belirli dengelerde çalıştığı söylenirken raporda, "Bundan 12 bin yıl önce bir tatlı su gölü olan Karadeniz, zamanla suların yükselmesi sonucu taşarak, Boğaz üzerinden Marmara’ya akmaya başlamıştır. İstanbul Boğazı’nın Karadeniz çıkışı Marmara çıkışından 30 santimetre daha yüksektir ve her gün yaklaşık 600 milyon metreküp su üst akıntılarla Marmara’ya doğu akarken, ters yönde ilerleyen alt akıntılar bunu dengelemektedir. Uzmanların dev bir havuza benzettiği Karadeniz’in tuzluluk oranı düşüktür. Tuna, Dinyeper, Dinyester nehirleri bu havuzu tatlı suyla dolduran, İstanbul Boğazı ise boşaltan musluklardır. Akdeniz, yazın sıcağı ve kışın rüzgarları ile sürekli su kaybeden Karadeniz'in fazla suyu boğazlardan geçerek bu su eksikliğini tamamlar. Karadeniz'i besleyen kaynakların tatlı su olmasına karşın suyundaki tuzluluk, boğazların altından ilerleyen ters yöndeki akıntılardan kaynaklanmaktadır. Böyle bir durumda İstanbul Boğazı’na paralel 25 metre derinliğinde yeni bir kanal açmak, havuza giren suyu arttırmadan ikinci bir musluk açmak anlamına gelir. Uzmanlara göre, boyutları itibariyle Boğaz’da olduğu gibi Kanal içerisinde iki yönlü bir akıntı sistemi geliştirilemeyecek ve Karadeniz’in kirli suları Marmara’ya dolacaktır. Marmara Denizi’nde bol besinli üst tabaka can çekişen alt tabakaya baskı yapacak ve oksijen hızla azalacaktır. Oksijen bitince, Kanal kapatılsa bile bir daha geri dönüş olmayacak ve oksijensizlik kimyasal dengeleri alt üst ederek, alt tabakadaki hidrojen sülfür yoğunluğunu hızla arttıracak ve sonuç olarak İstanbul lodos estiğinde dayanılmaz bir şekilde çürük yumurta kokusuna maruz kalacaktır. Zamanla Karadeniz’in de ekolojik yapısı bozulacaktır. Tuna Nehri’nin Karadeniz’i kirlettiğinden şikâyetçi olan Türkiye kendi eliyle yaptığı ikinci bir boğaz ile bu kirliliği kendi evinin içerisine, yani Marmara’ya taşınmış olacaktır. Bu durum Marmara’nın ölü bir denize dönüşmesi ile sonuçlanabilecektir" denildi.
Kanal açıldığında Terkos gölünü besleyen yeraltı kaynaklarının akibeti ne olacak..
Sazlıdere barajı kanal yolunda yat limanına dönüşecek
İstanbul gibi bir mega kentin su kaynakları zaten kısıtlı kanal etrafına yapılacak yeni yerleşim merkezlerinin yapılan sınırlar içinde kalacağını mı zannediyorsunuz 10 yıl sonra kanal etrafında 50 km dairesel alanda mantar gibi başta teneke şehirler,gecekondular gayri meşru alanlar olacak önleyebilecekler mi..
İnsan eli ile açılmış kanallar var suveyş kanalı var sonradan açıldı hiç bir problem yok panama kanalı var problem yok deyince hatırlatırım aynı kanalların yanın da bizim kine benzeyen doğal bir boğaz yok
Doğanın dengesine her bozduğumuz da misli olarak insanoğlundan geriye aldığını unutmamak gerekir ...
Herhalde havaya milyarları saçmak istesen, boğazı olan bir ülkeye kanal yapmak kimsenin aklına yatmazdı.
Yıllar sonra sorarlarsa çıkacak, yine “İstanbul'a ihanet ettik” diyenler olacak mı olursa da
Lakin çok geç kalınmış olacağını yukarıda yazdıklarımın doğru olduğu kanıtlanmış mi olacak..
Bir kere daha bizler yine haklı olduğumuz kanıtlansa ne olacak iş işten geçtik den sonra...



AKP'li bakan eline para tutuşturduğunda yanıtı
"Siz çaresizliği hiç tatmamışsınız" olmuştu... Dilek'ten acı haber geldi...😟😥
Edirne'de dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın ziyareti sırasında kanser ilaçlarının temini için yardım isteyen ve kendisine verilen parayı, ’Dilenci değilim" diyerek geri çeviren lenf kanseri hastası üniversiteli 27 yaşındaki Dilek Özçelik, yaşamını yitirdi.😟😢😭
Cami yaptırıp bir de yaptığı hayrın miktarını açıklıyor manevi dünyalığını yapıyor peki binlerce hasta ilaç olmadığı için hayatının baharında terk ediyor ölüyorlar tıpkı Dilek gibi vicdanın rahat mı hadi şimdi git yaşa sana verilecek cennetinde senin ve senin gibi düşünenlerin olduğu yerde beraber olacaksak ben yokum ...😠☹️
O kafir dediğiniz devletler var ya hani hepsinin cehenneme gidecekler diye din adamlarınız tarafından 85.000 ini aşan camilerde vaaz verirler işte o kafirlerin imal ettiği bulduğu ilaçları kullanıyoruz hepimiz tüm müslümanlar..
keşke cami yerine bir hastane yaptırsaydın veya bir ilaç fabrikasına araştırma için yardımcı olsaydın binlerce insana iş ve şifa sağlayan yerler yaptırsaydın sen ve senin gibi düşüncelere sahip insanların yönettiği bir ülkede kanser ve yurt dışından getirilmesine alınmasına sınırlar koyduğunuz insan sağlığını hiçe saydığınız ilaçlar için TBMM meclisinden kara çıkarıp insanları sevindirmiş olsaydınız işte o zaman gönül insanı olurdunuz
Bu topraklar o kadar acılar görmüş ki her karış toprağı kan ile sulanmış insan kanı,çocuk kanı,kadın kanı hayvanları bile katleden insan denen vahşi yaratıklar yaşamış bu topraklar da asırlardır birbirlerini boğazlayan adına insan denen en vahşi varlıklar kimse de çıkıp sormuyor neyi paylaşamıyorsunuz bu topraklar sana da bana da yeter paylaşmasını kullanmasını bilerek yaşamak için ömür dediğin nedir ki bir göz açıp kapanıncaya kadar geçiyor Değer mi 30 veya 65 milyonluk gösteriş abidesi dikeceksin beton dan gökyüzüne doğru hepsi toz duman olacak zerreciği bile kalmayacak adına Dünya denilen bu gezegen de seni kim hatırlayacak anacak ama bir Eflatun,platonu,sokratesi,Thomas Edison. Amerikalı Mucit Thomas Alva Edison, kendi adıyla 1000'in üzerinde buluşu vardır
Alexander Graham Bell. ...
Wright Kardeşler. ...
Johannes Gutenberg. ...
Sir Tim Berners Lee. ...
Nikola Tesla. ...
Leonardo Da Vinci. ...
Archimedes.İbni sina saydığım insanlar hepsi insanlığa yararlığına olan mucit ve bilim adamlarıdır adlarını kime sorsan Dünya üzerinde herkes bilir peki senin ve seninle aynı düşüncelerini taşıyanları kim hatırlayacak ey fani insan....