27 Şubat 2013 Çarşamba

 *ÖNCE TABLOYU OKUYUN*
Neden zorlanıyorsunuz?

“Sağ ve Sol Beyin Çakışması!”

Beynin sağ lobu rengi söylemeye çalışırken, sol lobu otomatik olarak onları okumaya çalışıyor.

Bir bütün olan beynin yansını yoğun olarak kullanıp diğer yarısını ihmal eden insanların performanslarında yetersizlikler, kusurlar görülür. Fakat, diğer yarının da geliştirilmesi, son derece ilginç, harika sonuçları beraberinde getirir. İki lobun birlikte çalışmasıyla 1+1=2 şeklinde aritmetik bir artış olmaz; verim kat be kat artar.Bir örnek verecek olursak; futbol dünyasında sağ ayağını ya da sol ayağını çok iyi kullanan futbolcular var. Örneğin, her iki ayağını da son derece iyi kullanan Hagi´nin futbol dünyasındaki yeri çok farklı, değil mi?

İki lob arasındaki karşılıklı bilgi akışı 80 milyon kadar aksondan meydana gelen devasa bir köprü ile sağlanır...

Prof. Orstein, iki beyin işbirliği içinde çalıştığı zaman, genel yetenek ve etkide çok büyük artış olduğunu ortaya koydu. Çünkü, beynimiz, standard matematikten farklı bir şekilde çalışıyor; sağ ve sol beyin birlikte çalıştığı zaman, iki kat değil, beş-on kat daha etkili sonuçlar ortaya çıkıyordu.

Tarihteki bütün dehâlar, büyük buluş yapanlar, üstün kişiler, hep beyninin iki yarısını da mükemmel bir işbirliği içinde kullanan kimselerdir.

Örneğin Fatih Sultan Mehmet, İstanbul´u almak için gerekli bütün planları, hazırlıkları yaptı, uygulamaya geçti. Bunlar için daha çok, beyninin mantık ağırlıklı sol lobunu kullandı. Fakat, Bizanslılar´ın Halic´e zincir gerip Osmanlı gemilerinin önünü kesmeleri üzerine hemen sezgi ağırlıklı sağ lob evreye girdi ve tarihte ilk defa, gemiler karada yürütülerek, bir gecede Kasımpaşa´dan Halic´e indirildi. Sonuç malum.

Beyin, kusursuz bir koordinasyon ile işleyen pek çok parçaya sahiptir. İnsanın muhatap olduğu her şey, son derece kompleks fiziksel ve kimyasal işlemlerin ardından beyne iletilmekte, beynin ilgili bölgelerinde yorumlanmakta ve daha sonra beyinden ilgili kasa ne tepki verileceğine dair bilgi ulaştırılmaktadır.

İnsan beyni birçok parçadan oluşmuştur. Her birinin özel fonksiyonu vardır; biri sesleri konuşmaya çevirir, biri renkleri bir manzara olarak bir araya getirir, biri kokuyu kaydeder, biri tanıdık bir yüzü anımsar ya da balığı meyveden ayırt eder. Ancak beyindeki parçaların fonksiyonları sabit değildir ve tüm bu parçalar aynı zamanda birbirlerine bağımlı çalışmaktadır.


Her lob, beynin her iki yarım küresinde de bulunur. Bu iki lob arasındaki karşılıklı bilgi akışı 80 milyon kadar aksondan (sinir hücrelerinin uzantıları) meydana gelen devasa bir köprü ile sağlanır. Bu bağlantı sağlanmamış olsaydı, beynin içinde bir kargaşa yaşanırdı. Sadece aktarımın sağlanması değil, aynı zamanda bilgi paylaşımının da hassas bir zamanlamayla yapılması gereklidir. Bu da saniyenin 60.000’da biri kadarlık sürede eş zamanlılığın yakalanmasını gerektirir.

15 Şubat 2013 Cuma

SHAKESPEARE , GİRESUN GEMİSİ VE FINDIĞIN HİKAYESİ
















   Olmak ya da olmamak işte bütün mesele bu demişti Hamlet adlı eserinde; dünyanın gelmiş geçmiş en büyük trajedi yazarı William Shakespeare Kendi özel tiyatrosuna oyunlar yazıyordu;en önemli aşk temsillerinden olan Romeo ve Juliet;kardeş kavgasını anlatan Kral Lear ve her biri bir baş yapıt olan diğer eserleri bu özel sahnede sahneleniyordu.
Globe açık hava tiyatrosu akın akın gelen misafirlerini ağırlamak için büyük bir koşuşturma içindeydi. Oyunlara ilgi o kadar yoğun oluyordu ki ;oturacak yer kalmayınca izleyicilerin büyük çoğunluğu oyunu ayakta izlemek zorunda kalıyordu. Oyunu Ayakta izlemek bu tiyatro için bir gelenek haline gelecekti. Bu tiyatro anlatılana göre bir gecede kurulmuştu. Shakespeare'in kumpanyasının kiraladığı the theatre tiyatrosunun kira süresi bitince ve mal sahibi tiyatroyu sevmediği için sözleşmeyi uzatmak istemeyince, Shakespeare ve arkadaşlarının gecenin bi körü gidip the theatre'in her bir tarafını söküp Thames nehrinin yanına taşıyarak kurdukları tiyatronun adıydı Globe. Shakespeare’in ölümsüz oyunlarının sahnelendiği tiyatrosu yıllar sonra Kralın’da izlediği bir oyun esnasında yanacak ve kullanılamaz hale gelecekti.

Bundan yaklaşık 400 sene sonra İngilizler Globe Tiyatrosunun bir benzerini yapmaya karar verdiler. Bu yapı eski tiyatronun 150 metre ilerisinde inşa edilecekti. Eski tiyatronun aslına bağlı kalınarak yapımına başlanan tiyatro’da tüm ayrıntılara dikkat ediliyordu. Eski Globe tiyatrosunun zemini incelenirken ilginç bir karışım ile karşılaştılar. Karışım şöyleydi 2 birim kil, 5 birim kül, 15 birim Thames nehri kumu , 15 birim Thames nehri suyundan oluşan döşeme harcı ve 5 birim Giresun fındık kabuğu, uzmanlara göre ayaktaki seyircilerin bulunduğu zemini esnek bir hale getirerek ayakta durmayı kolaylaştırdığı gibi, oyun sırasında gürültü çıkmasını da önlüyor; karışım suyu emiyor ve toz yapmıyordu.

Aslına bağlı kalınarak yapımına devam edilen Globe tiyatrosına Devlet Tiyatroları Opera ve Balesi Çalışanları Yardımlaşma Vakfı aracılığıyla, tiyatronun zemin bölümünde kullanılmak üzere Fiskobirlik’ten fındık kabuğu isteniyordu; Giresun’dan bu kez de İngiltere'ye 7.5 ton fındık kabuğu gidecekti.Yıl 1997 idi. Ankara’dan İngiliz kraliyet Hava Kuvvetlerine ait savaş uçağı ile fındık kabuklarının gönderilmesini İngiltere Büyükelçiliği sağlıyordu. Sonunda fındık kabukları Globe Tiyatrosunun zeminine döşendi.

Giresun fındığı ile bundan yıllar önce tanışan Shakespearre Hamlet’ adlı eserinde şöyle yazacaktı
Bir fındık kabuğu içinde bile kainatın kralı sayabilirim kendimi

Meşhur Hamlet oyununu yazarken Shakespeare Giresun fındığı yiyordu büyük ihtimalle.

İngiltere ve Giresun ilişkisi bununla sınırlı kalmayacaktı. Southampton  kentinde ki uğursuz limandan daha Titanik’in ölümcül seferine çıkmasına iki sene varken, Warrick isimli gemi yanında iki gemi ile birlikte Osmanlı tarafından satın alınıyor ve geminin adı değiştirilerek Giresun oluyordu. Yıl 1910’du.

Giresun 106 metre boyundaydı; Titanik gibi Glasgow’da inşa edilmişti.Titanik gibi İngiltere kara suları ile son karşılaşma yerleri Southampton limanı oluyordu. Başlangıç kaderleri birbirine benziyor gibiydi.

Giresun gemisi birinci dünya savaşı yıllarında mayın taşıma görevi yürütürken; bir dönem de kömür taşıma gemisi oluyordu; Savaşın sona ermesi ile gemiye İstanbul limanında İngilizler el koydular. Ünlü Yavuz gemisi karaya oturunca; Yavuz gemisinin kurtarılmasında görev aldı. Gemi mürettabatı 'Yavuz geliyor yavuz, denizi yara yara, ben seni alacağım başına vura vura türküsünü söylediler mi bilinmez; Anadolu’da ulusal savaş başlamıştı; kutsal isyana bir destekde Giresun gemisinin kaptanında gelecekti. Giresun gemisi kaptanı tarafından ani bir manevrayla istikametini Karadeniz kıyıları olarak belirlemişti. İngilizler ne olduğunu anlayamamışlardı. Ama Giresun gemisi ait olduğu yere, Doğu Karadeniz’e doğru yol almaya başlamıştı. Gemi kaptanı tarafından Trabzon’a kaçırılıyordu. Giresun bu kaçırma olayından sonra kurtuluş savaşı yıllarında Karadeniz’de kıyı taşımacılığında çok önemli hizmetlerde bulunacaktı

Asıl önemli ve en ağır yükünü bir kaç sene sonra alacak olan gemi güvertesinde Lozan Mübadillerini taşıyacaktı. Bir buçuk milyona yakın insanı ilgilendiren mübadelede GİRESUN Girit ve İzmir arasında mekik dokuyordu. Bir o tarafa bir bu tarafa Ege denizinin sularında salınıyordu.Gemiye binen hiç kimsenin yüzü gülmüyordu. Terk ettikleri toprakları, geride bıraktıkları anılarını düşünüyor, kadınlar ve çocuklar gözyaşları içinde anlamsız gözlerle denize bakıyorlardı; Erkekler ise geminin güvertesinde bir yerlere sinip gözyaşlarını gizleyerek ağlıyordu.Titanik ilk seferinde batmış ve geride kalanlara acı bırakırken; Giresun gemisi ise sürekli acı ve ayrılık taşımaktaydı. Bu bitmek bilmez seferler defalarca tekrarlandı.

Giresun gemisi 28 Mayıs 1924 yılında adını taşıdığı şehre ulaştı. Getirdiği göçmenleri boşaltırken balkonlarda hüzünlü gözler Giresun gemisini izliyordu. Gemiden inenlere yardımcı olmak adına Giresunlular seferber oldular. Liman’a koştular;geminin üstünde ki yazıyı okuyabilenler gururlandı. Ne güzel bir ismi vardı Giresun !

Kimisi Giresun ismini duyunca gururlandı,kimisi Giresun ismini duyunca acılarla geçmişe daldı…

Giresun isimli gemi başlangıç kaderleri bir olan Titanik gibi denizlerde batmadı. Onun kaderi kendisinden 2 yıl önce jilet yapılan Kurtuluş Savaşı'nın simge vapuru Bandırma ile aynıydı. Giresun Gemisi insanları doğduğu topraklardan sökerek götürmüştü. Sonu da o götürdüğü insanlar gibi parçaları birbirinden sökülerek en sevdiği yerden masmavi sulardan kopmak oluyordu.

Burada acıları ve hüzünleri bir gemiye yüklemek hata olsa bile o saatten sonra o insanların acılarını hiç bir gemi götüremezdi . GİRESUN BİLE….

Ne demişti Sheakspearre Olmak ya da Olmamak işte bütün mesele bu…

ULAŞ KARAKAYA

KAYNAKLAR :

JAN DEVLETOĞLU / Sabah
 
REYAN TUVİ / Hürriyet
Denizcilik Tarihi (Giresun)
Ülke Savunmasında Deniz Yolu Ulaşımının Önemine Bir Örnek: 

Balkan Harbi’nde Osmanlı İmparatorluğu’nun Deniz Yolu Ulaştırılması
An Example on the Importance of the Marine Transportationfor the Defence of a Country: Marine Transportation of the Ottoman Army in the Balkan Wars Bülent DURGUN
Biz bize benzeriz Girtililer, İzmirlilere
12.07.2012 Nedim Atilla
Türk Ticaret Bahriyesi (Lozan Mübadelesi)

12 Şubat 2013 Salı

ŞUBAT-BOSTANCI SAHİL-KARALAHANA











    Hatırlarmısınız 12 şubat 1986 tarihini İstanbul da 1 metre ye yakın kar bu gün ise yazdan kalma bir gün biraz soğuk gibi olsada güneş içinizi ısıtıyor bizde hanım ile indik Bostancı sahilimize yürüdük el ele ayaklarımız açıldı resimler çektik arkadaşlarımızla paylaşalım diye sevgi bu olsa gerek ömrümüzün son baharlarına yaklaşırken bir birinize destek olarak iyiliği güzelliği paylaşmak yaratanın bize sunduğu nimetlerinden seyrederek Denizin ortasına sanki birer nokta gibi serpiştirilmiş adalar ama insan oğlunun karadaki yeşilleri bir bir yok edip betornermeye çevirdikten sonra sahillerimizi de yeşil alan yapacağız diye denizi doldurması ne derece doğru olacak yıllar gösterecek bize buraların 1940-1950 yıllarında sahillerinde denize girildiğini bilenler vardır çok değil 60 sene geçmiş aradan nerde denize girilen sahiller yerlerine neler yapılmış bir gün doldurulan bu sahillerde yeşil olarak kalacakmı acaba diye düşünürken akşamın olanca güzelliği ile güneşin batışını seyredip fotograflarını çekip paylaştık bu güzelliği akşam dönüşü temiz hava güzel yürüyüş acele sarılan karalahana biraz sonra pişecek gözümüz gönlümüz kalbimiz ve yaşamsal gıdamızı aldıktan sonra verdikleri nimetler ve güzellikler için bizleri yaratana şükredeceğiz. NECDET KONYA

9 Şubat 2013 Cumartesi

İSTANBUL DEPREMİ-AMBULANS VE İTFAİYE













      08.02.2012 KAZA YAPAN YEDİTEPE-1 DENİZ OTOBÜSÜ





   08.02.2012  Cuma akşamı Deniz otobüsü ile  kuru yük gemisinin kız kulesi açıklarında çarpışması sırasında sahil yolundan Sarayburnu istikametine aracımla giderken yük gemisinin boğaz geçişinde doğal rotasında değil de boğaza paralel vaziyette neden duruyor sorusu aklıma geldi denizin yüzeyini aydınlatıp sanki denizin yüzeyinde bir şeyler  arayan motorboat vardı o anda bir anlam veremedim fındıklı cami önüne geldiğimde Beşiktaş yönünden 2 adet Ambulans ve 2 adet itfaiye aracının gelip fındıklı dan u dönüşü yapıp Kabataş vapur iskelesine girme cabası görülmeye değerdi trafik her Beşiktaş istikametinde zaten adım adım ilerliyor nasıl yol verilecek nereye kaçacaksın herkes yol vermek istiyor ama trafik ön tarafı yürümeyince yapılacak bir işlem kalmıyor trafik radyosundan olayın anlatınca anlıyoruz  zorlukla Kabataş iskelesine giren ambulanslar or dan yaralıları alarak kördüğüm olmuş trafiğin içinden nasıl çıkıp yaralıları hastane ye ulaştırabilecekler tabi yine vatandaşların olağan üstü gayretleri ile yol vermesi oluyor
     Tam bu sırada aklıma bir soru geldi takıldı Beklenen İstanbul depreminde bu trafiğin durumu ne olacak yaralılar nasıl hastanalere ulaştırılacak deprem olduktan sonra her zaman olduğu gibi aracına atlayan sağlam bir yerlere sığınmak için gitmeye kalkacak yollar tıkanacak ekteki fotoğraflarda göreceğiniz gibi İstanbul trafiğinin durumu  ortada Perşembe akşamı saat 18.30-22.00 arası havalanın dan beylik düzüne or dan Bostancı ya tam 3.5 saat de geçtim trafik 3 şeritli yolda her iki yönde adım adım ilerliyor ortalama süratiniz 20 km gidebiliyorsun.
    Bir araştırma yaptım İstanbul da deniz Ambulansı varmı dır diye ama İnternet den yaptığım araştırmada doğru dürüst bir kuruluş ve tahsis edilmiş tekne görmedim varsa o da ferdi ve 1 – 2 tane gibi Muğla da ve Erdek-Çanakkale de var  Dört tarafı denizle çevrili ilçeleri Sarıyer-Beykoz-Üsküdar-Beşiktaş-Kadıköy-Maltepe-Kartal-Pendik-Tuzla-Eminönü-Alibeyköy-Eyüp-Karaköy-Beyoğlu-Bakırköy-fatih-Kçekmece-Bçekmece-Ambarlı vs  tümünün deniz ile irtibatı var artık İstanbul Belediyesinin bir an önce Deniz itfaiyesi ve Deniz Ambulansı filosu kurmak mecburiyetinde kapalı trafik içinde İstanbul’un  Anadolu yakasından İstanbu Avrupa yakası bitimine kadar her kara yolu nun uzunluğu   250 km buluyor bu yollar içinde Ambulanslar zamanında yaralı ve Hastanelere ulaşamazken Deprem ve Doğal afetlerde hangi yoldan nasıl ulaşabilecek ben sadece mantık yürüterek Deniz Ambulans ve Deniz itfaiye filosunun İstanbul gibi bir metropol şehre gereklidir diyorum.    NECDET KONYA
    

5 Şubat 2013 Salı

İÇİMİZDEKİ SEVGİLER


 BABANIN OLDUĞUNU HİSSETMEK KORKULARININ KAYBOLDUĞU ANDIR


Benim yaşlandığımı düşündüğün gün Sabırlı ol lütfen ve beni anlamaya çalış…
Yemek yerken üstümü kirletirsem  üzerimi değiştirecek gücüm yoksa.
Lütfen sabırlı ol. Benim sana bir şeyler öğretmek için seninle ilgilendiğim zamanları hatırla...
Seninle konuşurken, sürekli aynı şeyleri 1000 kere tekrarlıyorsam… sözümü kesme beni dinle.
Sen küçükken, uyuyana kadar sana aynı hikayeyi 1000 defa tekrar tekrar okumak zorunda kalıyordum.
Bazı zamanlarda unutkan olursam yahut konuşmalarımızda ipin ucunu kaçırırsam… lütfen hatırlamam için gerekli zamanı bana tanı… eğerhatırlayamazsam, sinirlenme… çünkü asıl önemli olan benim konuşmam değil, senin yanında olabilmem ve senin beni dinliyor olmandır.
Ben sana bir sürü şeyi nasıl yapacağını gösterdim…
İyi yemek yemeyi, iyi giyinmeyi… yaşamı göğüslemeyi…
Eğer birşey yemek istemezsem, baskı yapma bana. Ne zaman yemem yada yememem gerektiğini ben gayet iyi bilirim.
Ve yaşlı bacaklarım yürümeme izin vermediğinde bana elini ver…
Tıpkı, benim sana ilk adımlarını atarken verdiğim gibi.
Ve bir gün artık daha fazla yaşamak istemediğimi söylediğimde… ve ölmek istediğimi…
kızma… Birgün anlayacaksın…
yaşımın; zevk alma değil artık idareten yaşama yaşı olduğunu anlamaya çalış,
Bir gün şunu anlayacaksın:
hatalarıma karşın hep senin için iyi olanı gerçekleştirmeye çabaladım ve
senin yolunu hazırlamaya çalıştım
Senin yanında olduğumda üzgün, kızgın yada güçsüz hissetme kendini.
Benim yanımda olmalısın, beni anlamalısın ve bana yardım etmelisin.
Yürümeme yardımcı ol… ve yolumu sabır ile, sevgi ile bitirmeme....
Benim için yaptıklarını, bir gülümseme ve senin için her zaman taşıdığım çok derin bir sevgi ile geri ödeyebilirim ancak.

Seni çok seviyorum oğlum/kızım….
Ve hep seveceğim…

4 Şubat 2013 Pazartesi



SABIRLA İLGİLİ GÜZEL SÖZLER


İnsanlarda riyanın karışmıyacağı, hakiki tek vasıf sabırdır. Abdülaziz Bekkine
Sabır acıdır, ama tatlı meyvesi vardır. 
Sadi
Sabır, hiç yüzü ekşitmeden acıyı yudum yudum içine sindirmendir. Cüneyt Bağdadi
Sabır, kurtuluşun anahjtarıdır. Mevlana
Her güç sabır ile zaman birleştirilerek sağlanır. Balzac
Her söz için doğruluk, her doğruluk için iş, her iş için de sabır gerekir. Hatim-i Esam
Sabırlı bir adamın öfkesinden sakınınız. La Rochefoucauld
Sabır ilâcı, gözlerin perdesini yakar; göğüsleri gönülleri de yarıp açar.
Çıkacağım merdivene sabırı merdiven yaparım. MEVLANA
Sabırlı kuş, bütün kuşlardan daha iyi uçar. MEVLANA
Sabır, umut etmek sanatıdır. VAUVENARGUES
Sabrı olmayanlar ne kadar fakirdirler. SHAKESPEARE
Sabrın alameti şikayeti terk, musibet ve sıkıntıları gizlemektir. ABDULLAH ARAZ
Sevinç kapısının anahtarı sabırdır. W.JACOBS

PİŞMANLIKLA İLGİLİ GÜZEL SÖZLER
Gönlünün arzusuna göre iş yapma ki sırtına pişmanlık yükü yüklenmeyesin. Feridüddin Attar
Hiçbir zaman çıktığın kapıyı hızla çarpma geri dönmek isteyebilirsin. Don Herold

İnsan istedi mi pişman olmaya daima zaman bulur. Machiavelli
İntikam alıp da sonunda pişman olmaktansa affedip de pişman olmak daha iyidir. Cafer B. Muhammed
Kötülük etmeden pişman olmanın en iyi şekli iyilik etmektir. Bretonne
Mezardakilerin pişman oldukları şeyler için dünyadakiler birbirini kırıp geçiriyorlar. İmam Gazali
Öyle şeyler vardır ki insan onları daha yapmadan pişman olur; fakat yine de yapar. F. Hebbel
Pişmanlık düşmüşlerin masumiyeti demektir. Kleist
Yaptıkları iyilikten bile pişman olan iğrenç insanlar! Cicero
Çok geç pişman olanın vay başına.Shakespeare

   PİŞMANLIK DUYUCAĞIMIZ SÖZLERİ SARF EDİP SONRADAN PİŞMANLIK DUYACAĞIMIZA    AĞZIMIZDAN ÇIKMADAN ÖNCE SABRETMEMİZ GEREKİR
Yanlış yolda yürüyeceğine, doğru yolda sabırla bekle pişman olacağın şeyler yapma 'bekle'. Belki de kendini kandırırsın; ama başkalarını kandırıp hayallerini yıkamazsın !
Niçin hep birlikte barış ve uyum içinde bu yolda yürümeyelim ? Hepimiz aynı gökyüzündeki gündüz olduğunda güneşe gece olduğunda ay ve yıldızlar  bakıyoruz, aynı gezegenin içerisinde  havasını soluyoruz suyunu içiyoruz toprağın bize verdiği çeşit meyva ve sebzeleri ekip biçip yiyoruz ayni yolları üzerinde yol arkadaşlarıyız her yolun bir sonu   olduğu gibi her canlının da yolunun bittiği yer var o yolun bitimine varmadan yokuşlardan çıkıp,inişlerden inip çöller den,derelerden geçiyoruz kimi zaman zorlukla bu yolda yürüyoruz kimi zaman neşe ve zevk içinde yürüyoruz hayat yolu denen bu dikenli ve tozlu yolda yürüdüğümüz yol arkadaşlarımız arkadaşlarımız,eşlerimiz,çocuklarımız,büyüklerimiz,her yaştan kısa ,uzun, şişman çeşitli renklerde insanlar birlikte yürüyoruz bu yürüyüşte birbirimize katlanmak birbirimizi sevmek zorundayız yalansız dolansız canı gönülden karşılık beklemeden gıybetsiz maddi değerlere önem vermeden birbirimizle yardımlaşarak giderken yanında maddi kazançlarını götüremediğini gidenlerden görmüyormuyuz ama yaptığımız karşılık beklemeden iyilikler işte o manevi kazançlarla bu yolu tamamlamak hepimizin ideali olması gerekir.   NECDET KONYA

3 Şubat 2013 Pazar

BAĞDAT CADDESİ 3 ŞUBAT 2013













Bağdat caddesi'nin ismi ise IV. Murat dönemine denk gelir. Irak'ın Bağdat'ı geri alabilmek için "Bağdat Seferi" düzenlenir. Osmanlı bu savaştan zaferle döndükten sonra; İstanbul'dan sefere çıkarken gittiği yol da Bağdat ismini alır.
Ancak o dönemde Bağdat yolu daha değişikti; Üsküdar Meydanı'nda başlar, Karacaahmet Mezarlığı ve Haydarpaşa Çayırı'ndan geçerek Bostancı Köprüsü'ne ulaşan bir güzergahta idi.
Günümüzdeki mevcut Bağdat Caddesi üzerinde de; Osmanlı döneminde çeşmeler ve namazgahlar vardı: Haydarpaşa Çayırı'nda bulunan Ayrılık Çeşmesi, yıkıldıktan sonra adlarını bulundukları semtlere veren Söğütlüçeşme ve Selamiçeşme.
     Bağdat Caddesi'nin zengin insanların muhiti olmasının sebebi de; II. Abdülhamit dönemine dayanır. Padişah'ın sarayına yakın oturmak isteyen paşalar, devlet görevlileri ve zengin tüccarlar; Kadıköy'de arazi alarak köşkler, konaklar ve evler yaptırmışlardır. Günümüzde bu evlerden azı hala mevcuttur; ancak bunlar Bağdat Caddesi'nin ilk evleridir.
     Bağdat Caddesi'nin güzergahı Osmanlı döneminde olmuştur; o dönemin İstanbul Belediyesi (Şehremaneti) 1918'de Kurbağalıdere ile Kızıltoprak arasını Bağdat Yolu olarak göstermiş; ancak 1934'de Kızıltoprak'tan başlıyarak Pendik'e kadar uzanan cadde Bağdat Caddesi ismini almıştır.
I. Dünya Savaşı'ndan önce Bağdat Caddesi Arnavut kaldırımı taşları ile süslüydü. Ancak, araçların daha rahat hareket edebilmesi için bu taşlar kaldırılmış yerine asfalt dökülmüştür.
Arnavut kaldırımlarının olduğu dönemde de; Kızıltoprak'dan Bostancı'ya kadar uzanan bir yol mevcuttu. Kadıköy'de Haydarpaşa'dan Bostancı'ya gitmek için; faytonlu arabalarla ulaşım gerçekleşirdi.
İlerki dönemlerde; Altıyol'dan başlayarak Bostancı'ya kadar uzanan bir tramvay hattı da mevcuttu. Bu tramvay sırasıyla; İskele, Altıyol, DereağzıKızıltoprakSelamiçeşme,ÇiftehavuzlarGöztepeCaddebostanŞaşkınbakkalSuadiye ve Bostancı güzergahını kullanırdı.
Mustafa Kemal Atatürk, ilk olarak Bostancı'da Cavit Paşa Köşkü'ne, ardından Moda'daki Halk Gazinosu'na, ve Dereağzı'ndaki Fenerbahçe Spor Kulübü'nün Denizcilik Lokali de başta olmak üzere bir çok yere uğramış Bağdat Caddesi'ne bir çok kez gelmiştir.
Günümüzde Bağdat Caddesi Kızıltoprak'tan başlayarak Maltepe ilçesine kadar uzanır. Eskiden daha çok insanların oturduğu binalar bu cadde üzünde bulunurken; günümüzde özellikle Suadiye'den başlayarak Caddebostan'a kadar uzanan bölgede mağazalar ve işyerleri yerini almıştır. Türkiye'nin ve Dünya'nın bir çok başlıca markalarının Bağdat Caddesi'nde en az bir adet mağazası mevcuttur.
Cadde günümüzde tek yönlüdür; trafik Bostancı'dan Kadıköy'e doğru akar. Kızıltoprak BP petrol istasyonundan sonra ise bariyerlerin ayırdığı çift yönlü bir yol olur. Ortadaki tercihli yol sabah trafik saatlerinde Bostancı-Kadıköy yönüne verilirken, eve dönüşlerin başladığı akşam saatlerinde Kadıköy-Bostancı yönüne verilir.